Nebahat ÜNAL


Sanal Kafeste Gerçek Arayan Yalnızlar

Siber zorbalık, gizlilik kayıpları, bağımlılık... Yanlış bilgilerle zehirlenen zihinler, kolay erişilen kötülükler...


“İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar gider...” diye başlar o büyük ses, hayatın akışını anlatırken. Biz de akıyoruz 

işte, ama nereye? Ekrandan ekrana, kaydırmadan kaydırmaya. Parmak uçlarımızda koca bir dünya var sanıyoruz, fakat avuçlarımızdan kum gibi akıp gidiyor ömür. Beğeni peşinde koşuyoruz, sonsuz döngülerde vakit harcıyoruz, oysa içimizde açılan boşluk her gün biraz daha derinleşiyor. 

Söyle, yağmur çamur demeden gel...” diye fısıldıyoruz içimizden, ama gelen yok. Kimse kolumuzdan tutmuyor artık.

İnternet bize mucizeler sundu. Bilgiye bir tıkla ulaşıyoruz; uzakları yakın ediyoruz. 2025’te Türkiye’de nüfusun yüzde doksandan fazlası bu ağa bağlı, alışverişler gökyüzüne çıkmış gibi. 

Eğitim, ticaret, iletişim... 

Her şey hızlandı, kolaylaştı. Pandemi günlerinde bizi ayakta tutan oydu, yalnızlığımızı bir nebze örten...

Fakat ya bedeli? İşte orada hüzün başlıyor. Gerçek dostluklar emojiye, yüz yüze sohbetler mesaja dönüştü. “Yüreğimde yara var, yüreğimde...” der gibi yanıyor içimiz, ama kime anlatalım? 

Çocuklar şiddet dolu oyunlara, yetişkinler sahte hayatlara mahkûm. Günlük sekiz saatten fazla harcıyoruz o mavi ışığa. Kalabalıklar içinde en yalnız bizler olduk. Siber zorbalık, gizlilik kayıpları, bağımlılık... 

Yanlış bilgilerle zehirlenen zihinler, kolay erişilen kötülükler...

Bir de din meselesi var. İnsanlar ekranda “doğru”yu arıyor; bir yanda bir yorum, ötede başka bir ses. Her kafadan ayrı fetva çıkıyor: Hurafeler, çarpıtılmış ayetler, kişisel hükümler... “Bana gerçekleri söyle...” diye yalvarıyor gönlümüz, ama doğruyu bulamıyoruz. 

Kur’an açık, sünnet belli, ama yorumlar arasında kayboluyoruz. İnternet bunu daha da karmaşıklaştırıyor; herkes âlim kesiliyor, herkes haklı sanıyor kendini. Oysa gerçek, sadelikte, samimiyette. Kalpte.
“Kendine iyi bak...” diyorum ben de sana. Kapat şu telefonu ara sıra. Kalk dışarı çık, yağmurda yürü, bir dostla çay iç. Gerçek acıyı, gerçek sevgiyi hatırla. İnternet araç olsun, kafes olmasın. 

“Deniz çok uzaktaydı ve dokunuyordu yalnızlık...” 

Şimdi deniz cebimizde, ama yalnızlık daha derin.

Varsın yabancı günler geçsin, ama biz uyanalım artık.

Nebahat Ünal