Atilla SAMAT


insanlıktan Çıkışın Soğuk Yüzü

Bir tıkla milyonlar uçuyor, ama arkasında kalan yıkılmış hayatlar.


“Bir zamanlar insan insana emanetti...” derdi eskiler, ama şimdi emanet değil, araç oldu insan. 

Bir başkasını kullanmak uğruna her yol mübah sayılıyor; yalan, dolandırıcılık, sahte gözyaşları... 

Hatta en acısı, insanlar o kadar alıştı ki bu oyuna, dolandırıldıklarını bile fark etmeyebiliyorlar ya da fark edip susuyorlar. “Bir daha olmaz” diyor içinden, ama ertesi gün aynı tuzağa düşüyor. Nereye gitti o insanlık dediğimiz şey?

Bakın etrafınıza: Sosyal medya dolandırıcıları sahte profillerle aşk satıyor, “yatırım fırsatları” diye insanları soyuyor. 

Bir tıkla milyonlar uçuyor, ama arkasında kalan yıkılmış hayatlar. 

Telefon dolandırıcılığı desen ayrı bir facia; yaşlı teyzeyi “oğlun kazada” diye korkutup parasını alıyorlar, utanmadan. Kripto borsalarında sahte projeler, sahte vaatler...

İnsanlar göz göre göre batıyor, ama “belki bu sefer” umuduyla bir daha yatırıyor. Kolay para kazanma hayaliyle yanıp tutuşuyoruz; çalışmadan, emek vermeden zengin olma rüyası zehir gibi yayılıyor. 

İşte tam burada yılbaşı çılgınlığı devreye giriyor: Milli Piyango biletleri kapış kapış gidiyor, bu yıl 800 milyon TL’lik rekor ikramiye için milyarlarca lira harcanıyor. 

Çeyrek bilet 200, yarım 400, tam 800 TL... Milyonlarca insan, bir gecede zengin olma hayaliyle kuyruklar oluşturuyor, ama kazanan bir kişi, kaybeden milyonlar. 

Aile bütçeleri sarsılıyor, borçlar artıyor, umutlar söndükten sonra geriye derin bir hayal kırıklığı kalıyor. Üstelik sahte bilet dolandırıcılıkları patlamış durumda; korsan satışlar, mühürsüz biletler, online yanıltmalar... Kumar bağımlılığı tetikleniyor, çocuklar bile bu “şans” oyununa alıştırılıyor. Zarar mı? Fakirleşen evler, dağılan yuvalar, intiharlara varan umutsuzluklar...

Hatırlayın o küçük hikayeyi: Adanalı bir adam, yıllar önce yılbaşı piyangosundan büyük ikramiye kazanmış. Parayı harcamış, iş kurmuş, ama huzur bulamamış. Ardından oğlunu trafik kazasında kaybetmiş, iflas etmiş.

 “Talih kuşu bize huzur değil, felaket getirdi” demiş. Benzer hikayeler o kadar çok ki; para gelmiş, ama bereket gitmiş, aile dağılmış, hayat kararmış.

Daha kötüsü, dolandırılan bile suçlu hissediyor kendini bazen. “Aptallık ettim” diyor, utanıyor şikayet etmekten. 

Oysa asıl utanç, bu kadar kolay yalan söyleyebilenlerde. 

İnsanlıktan çıktık mı gerçekten? 

Vicdanımız nerede kaldı? 

Bir zamanlar komşu açken tok yatılmazdı, şimdi bir başkasının acısıyla zenginleşiyoruz. Sevgi diye sunulan ilişki bile çıkar üzerine kurulu; “ne verebilir bana” diye bakıyoruz birbirimize.


Bu gidişat bizi nereye götürüyor? Yalnızlığa, güvensizliğe, soğuk bir dünyaya. Çocuklarımıza ne bırakacağız? “Herkes birbirini kullanır, kolay para peşinde koşar” mı diyeceğiz miras olarak? Hayır, dur demenin vakti. 

Gerçek bağlar kuralım, samimiyetle yaklaşalım birbirimize. Dolandırılanı suçlamak yerine, dolandıranı lanetleyelim. Emekle kazanalım, şans oyunlarına değil alın terine güvenelim. İnsan olduğumuzu hatırlayalım.
Kalın sağlıcakla