İnsan bazen hayatın en kırılgan anlarını bir hastane koridorunda yaşar.
Sessiz bir bekleyiş, derin bir nefes, kalbin tam ortasına oturan o tanımlanamaz endişe…
Ve işte tam o anda, karşınıza çıkan bir sağlık çalışanının gözlerindeki sakinlik, sesindeki güven, dokunuşundaki şefkat insanın içini iyileştirir.
Biz çoğu zaman farkında olmayız ama onların bir tebessümü bile umut olur.
Çünkü sağlık çalışanları; sabrın, fedakârlığın, insan sevgisinin görünmez kahramanlarıdır.
Gecesi gündüzüne karışmış nöbetler…
Uykusuz geçen saatler…
Kendi ailesine ayıramadığı vakti, başkasının hayatına nefes olsun diye harcamak…
Bir annenin “Allah razı olsun” diye titreyen ellerini tutmak,
Bir çocuğun korkulu gözlerine cesaret yerleştirmek,
Bir yaşlının yalnızlığını sadece bir “merhaba” ile dağıtmak…
İşte tüm bunlar, sağlık çalışanlarının her gün “iş” diye yaptığı ama aslında “insanlık” diye ördüğü kutsal bir emektir.
Fakat ne acıdır ki, bunca fedakârlığa rağmen onlar zaman zaman sabırsızlığın, anlayışsızlığın hatta şiddetin hedefi haline geliyorlar.
Oysa bir sağlık çalışanının kırılan kalbi, sadece bir kişiyi değil, toplumun vicdanını yaralar.
Bugün bir gerçek daha var: Bir dakikalık sabır, uzun bir hayat kurtarabilir.
Basit bir teşekkür, bütün bir yorgunluğu silebilir. Küçük bir anlayış, büyük bir iyileşme başlatabilir.
Sağlık çalışanları, bir gülüşünüzle bile güç bulabilir; çünkü onların en büyük motivasyonu, insanın insana olan değeridir.Her gün binlerce insanın derdine dokunan bu güzel yürekler…
Sadece bir hastayı değil, aslında toplumun tamamını ayakta tutuyor. Bizim görmediğimiz yükleri taşıyor, bizim hissetmediğimiz acıları omuzlarında saklıyorlar.
Bu nedenle çağrım nettir:
Sağlık çalışanlarına daha duyarlı olalım. Onların emeğine, sabrına ve varlığına saygı gösterelim.
Çünkü bir gün hepimizin yolu tekrar o koridorlardan geçecek… Ve o gün, yanımızda duran yine onlar olacak.Kalbini insan iyileştirmeye adamış tüm sağlık emekçilerine, mütevazı bir teşekkürün bile az kaldığı o büyük yüreklere sonsuz minnetle…
Nebahat Ünal



