Filistin-İsrail gerilimini değerlendiren Siyaset Bilimi uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Fehmi Ağca, “Sarsılmaz, güçlü İsrail devleti imajı, Hamas'ın baskınıyla ciddi bir şekilde sarsıldı ve saldırıyı önceden haber alamayan MOSSAD hakkında soruşturma başlatıldı.” dedi.
İSTANBUL (İGFA) - Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Fehmi Ağca, Filistin-İsrail gerilimine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Dr. Öğr. Üyesi Fehmi Ağca, BM Genel Kurulunun 29 Kasım 1947 de kabul ettiği 181 sayılı kararın İngiliz manda rejiminin sona ermesiyle birlikte Filistin toprakları üzerinde birisi Arap diğeri Yahudi olmak üzere iki bağımsız devletin kurulması ve Kudüs'ün silahlardan arındırılmış, BM Vesayet Konseyi'nin himayesinde uluslararası bir statüye sahip olmasını öngördüğünü hatırlattı.
İSRAİL'İN İŞGAL ETTİĞİ TOPRAKLARDAN ÇEKİLMESİ MESELESİ
14 Mayıs 1948'de İsrail devletinin kurulması üzerine Arap-İsrail Savaşı patlak verdiğini ve İsrail’in topraklarını genişlettiğini, Filistin topraklarının dörtte üçü İsrail'in hakimiyetine geçerken 750 binden fazla Filistinlinin mülteci konumuna düştüğünü ve Ürdün’ün Batı Şeria'da, Mısır’ın da Gazze'de yönetimi ele geçirdiğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi Fehmi Ağca, şöyle devam etti:
“İsrail, 1967'de Batı Şeria, Doğu Kudüs, Gazze, Mısır'daki Sina Yarımadası ve Suriye'deki Golan Tepeleri'ni de işgal etti. Bunun üzerine, BM Güvenlik Konseyi (BMGK) 242 sayılı kararla İsrail'in işgal ettiği topraklardan çekilmesini istedi. Ancak İsrail bu topraklardan çekilmeye yanaşmamakta. İsrail'in 1967'deki savaşın ardından işgal ettiği Batı Şeria'da, halihazırda yaklaşık 250 yasa dışı Yahudi yerleşim biriminde 500 binden fazla Yahudi yerleşimci yaşamakta. Uluslararası hukuka göre, işgal altındaki topraklarda bulunan tüm Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı kabul edilmekte.”
İsrail’in kendisine tehdit olarak gördüğü Hamas’ın kontrol ettiği Gazze Şeridine saldırılar düzenlediğini ve binlerce masum sivil insanın ölümüne ve sakat kalmasına neden oluğunu da hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Fehmi Ağca, “Gazze’de yaşayan Filistin halkı oldukça kısıtlı olan imkanlarıyla meşru müdafaa hakkını kullanarak direnmeye ve hayatta kalmaya çalışmakta. Ancak İsrail’in ABD tarafından koşulsuz olarak desteklenen ileri teknolojiye dayalı silahlı güçleri karşısında Gazze halkı İsrail saldırıları karşısında şimdiye kadar etkin bir karşılık verememiştir. 7 Ekim 2023 tarihinde, Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları Aksa Tufanı Operasyonu ile, paramotorla ya da dikenli telleri yıkarak, duvarları aşarak İsrail’in bazı yerleşim bölgelerini ele geçirdi. İsrail askeri üslerini, tanklarını ve mühimmatlarını ele geçirdi. Çok sayıda İsrail askeri öldürüldü ve bazı üst düzey İsrail askeri esir alındı. İsrail karşılık olarak Demir Kılıç operasyonunu başlatma kararı aldı. İsrail resmen savaş ilan etti ve İsrail ordusu Gazze'yi bombalamaya başladı. İsrail, yıllardır abluka altında tuttuğu, açlığa, yokluğa, ölüme terk ettiği Gazze'ye daha büyük katliam saldırıları düzenlemesi beklenmekte. Sarsılmaz, güçlü İsrail devleti imajı, Hamas'ın baskınıyla ciddi bir şekilde sarsıldı ve saldırıyı önceden haber alamayan MOSSAD hakkında soruşturma başlatıldı. Hamas baskınının en büyük etkisi ise İsrail'in bekasıyla ilgili kuşkular doğurmasıdır.”
TÜRKİYE VE MISIR ARABULUCU OLARAK ETKİN ROL ALABİLİR…
Filistin-İsrail gerilimine ilişkin uluslararası camiadaki tepkilere de dikkati çeken Dr. Öğr. Üyesi Fehmi Ağca, “ABD ve AB İsrail’e destek mesajları verirken, Türkiye ilk andan itibaren duruma ihtiyatlı yaklaşmakta. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafları itidalli olmaya çağırırken, Türk Dışişleri de üçüncü taraflarla hızlı bir diplomasi trafiği başlattı. Mısır’ın da itidal çağrısı yapması önem arz ediyor. İsrail-Filistin sorunu, Dünya barışı önünde en büyük engellerden biridir. Hamas’ın saldırısı sonrası, İsrail üzerinde işgalci politikalarını sürdürmekten vazgeçmesi ve BM’in iki devletli çözüm kararı çerçevesinde Filistin halkı ile barış içinde yan yana yaşama politikasına yönlendirebilir. Bu kapsamda, Türkiye ve Mısır birlikte arabulucu olarak etkin rol alabilir. Ya da İsrail eskiden olduğu gibi katliamlarına devam ederek Filistin halkını yeni bir göçe zorlayabilir. Bu da Ortadoğu’da barış umutlarını tamamen ortadan kaldırabilir ve İsrail devleti ile Filistinli direniş grupları arasında çatışmaların artmasına ve yaygınlaşmasına zemin hazırlayabilir" ifadelerini kullandı.