RTÜK, gündüz kuşağı programlarla ilgili havanda su mu dövüyor?

RTÜK, gündüz kuşağı programlarla ilgili havanda su mu dövüyor?

RTÜK, gündüz kuşağı programlarla ilgili havanda su mu dövüyor?

Program formatı üretip satma, genç nesillere önemli bir iş kapısı aralayacak.

İSTANBUL (İGFA) - Üsküdar Üniversitesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Doç. Dr. Esennur Sirer, gündüz kuşağı programları ve RTÜK’ün gündüz kuşağı programları için harekete geçmesini değerlendirdi.

Gündüz kuşağında yer alan realite programlarının, düşük maliyetle ilgi çekici içerik üretmek amacıyla ekranlarda giderek daha fazla yer bulunduğunu belirten Doç. Dr. Esennur Sirer, “Realite programları geleneksel televizyon yayıncılığı içerisinde düşük bütçeyle ilgi çekici program üretmenin bir formülü olarak ekranlarda zamanla giderek artan oranda yer kaplamaya başladı. Bir süredir tecimsel televizyon kanallarının gündüz kuşaklarını dolduran bu tür programlar, tematik televizyonların içeriklerinin şekillenmesinde de önemli rol oynadı. TV8 örneğinde olduğu gibi tamamen realiteye dayanan televizyon kanalları da kuruldu.” dedi.

Mahalleden ya da köyümüzden tanıdığımız bireyler birer televizyon figürü oluyor. Realite programların, televizyon yayıncılığının doğasına uygun biçimde kurgusal olarak üretilen ama gerçek kişilere ya da gerçek olaylara dayalı yapımlar olduğuna işaret eden Doç. Dr. Esennur Sirer, “Sıradan insanın hikâyesi, gündelik akış içerisinde yer aldığı durumlar çarpıcı bir anlatı ve programın akışına uygun olarak formatlanır. Mahalleden ya da köyümüzden tanıdığımız bireyler birer televizyon figürü olarak ekrandaki kurmacanın öznesi olurlar. Onlar artık her şeyi hızlıca tükettiğimiz postmodern dönemin ünlüleridir. Çünkü gündelik hayat içerisinde varoluşlarının nedeni yerine temsiliyetleri konuşulmaktadır” diye konuştu.

Yapım maliyeti dizi filmlere göre ucuz olan realite programları öne çıkıyor.

Televizyon aracılığıyla hızlı tüketim toplumunun gündelik hayatına katılan kişiler ve yaşam öykülerinin toplum için pragmatik bir alan yarattığını ifade eden Doç. Dr. Esennur Sirer, “Yaşadığı zorlu hayat koşulları içerisindeki bireyin televizyon aracılığıyla edindiği deneyimler kendini güvende hissetmesine neden olur. Ayrıca bu gündelik hayat deneyimleri günceli yakalama ve fikir beyan edebilme konusunda bireyi ayrıcalıklı kılar. Çünkü bireyin toplumsal aidiyet hissinin beslenmesi kendini mutlu hissetmesi için gerekli, toplumsal uzlaşı için önemlidir. Televizyon üzerine çalışmalar yapan Raymond Williams televizyon ile toplumun arasında sosyo-kültürel ilişkiler bulunduğunu belirtmektedir. Bu bağlamda realite programlarda yer alan insan hikâyeleri kamusal alanda görünürlük ve tartışma platformu yaratmaktadır. Bu durum yapımcıları daha fazla realite program üretmeye yöneltmektedir. Böylece yapım maliyeti diğerlerine göre özellikle de dizi filmlere göre ucuz olan realite programlar öne çıkmakta, basit döngü sürüp gitmektedir.” diye konuştu.

Daha önce evlilik programlarına bel bağlayan yapımcıların yıllarca evlilik kurumunun her safhasını değerlendirdiklerini kaydeden Doç. Dr. Esennur Sirer, “Bir kadın ile erkeğin birbirini tanıma aşaması ‘bir çay içelim’ olarak hafızamıza kazınırken, gelin- kayınvalide, gelin- görümce, damat-gelinin ailesi arasındaki ilişkiler maddi ölçütler üzerinden şekillendirilmiş, geleneklere bağlılık adı altında yapılan israf eğlenceleri televizyon programları kanalıyla meşrulaştırılmıştı. Bu bağlamda daha önce de 2017 yılında televizyon kuruluşlarıyla görüşülerek Eylül ayında başlayan yeni yayın döneminde evlilik kurumunu yıpratıcı programların yapılması RTÜK tarafından yasaklanmıştı.” dedi.


Haber Kaynak : İGFA