Kocaeli?nin Gölcük ilçesinde yakalandığı 17 Ağustos 1999 depreminde enkaz altında kaldığı 3 günün ardından kendisine ulaşılan ve iki ayağı kangren olduğu için kesilen Umut Koçak, normal insanların yapabildiklerini başarmak için var gücüyle çalışıyor. Hayatta asla pes etmek gibi bir felsefesi olmadığını dile getiren Koçak, depremden sonra başladığı dalgıçlık eğitimiyle Dünya Engelliler Serbest Dalış Rekortmenliği ve Türkiye?nin ilk engelli dalış eğitmeni olma başarısına ulaştı. Şimdilerde birçok macera sporunu hiç zorlanmadan yaptığını söyleyen Koçak, denizi neden bu kadar sevdiğini soranlara ise Denizde iki ayağımı buluyorum diye cevap verdiğini dile getirdi.
Engelli değil engelleneniz
Engelli değil engellenen olduğunu belirten Dünya Engelliler Dalış Rekortmeni Umut Koçak, 1999 depreminde enkaz altında kalarak iki bacağımı diz üzerinden kaybettim, kangren yüzünden. Engellilik, benim tabirimle engellenenlik durumuna geçişim 17 Ağustos 1999 depremiyle başladı. Engellenen diyorum çünkü engelli olan aslında yollar, mimari yapılar, kaldırımlar, ulaşım araçları gibi şeylerdir aslında. Biz bu engeller arkasında kaldığımızdan ben kendime engellenen olarak hitap ediyorum dedi.
Deprem sonrası hayatımı iğne oyası gibi işledim
Depremde iki bacağını kaybettikten sonra kendine yeniden hayata başlaması konusunda istek oluştuğunu söyleyen Ufuk Koçak, Durup düşündüm, ?Ne yapacağız? dedim. Daha 22 yaşında bir insanım ne yapacağım. Dedim ki, ?Her şeye rağmen hayat devam ediyorsa yaşayacaksın? dedim. Çünkü şükür, ağız ile söyleyecek bir şey değildir. Şükredebilmesi için insanın, başına gelen türlü felaketlere rağmen yaşamına kaldığı yerden devam edebilmesidir. Ve ben de bu yaşadığım olaylara rağmen hayatımı yeniden iğne oyası işler gibi işlemeye başladım. Yeniden kamp kurmaya, kaya tırmanışları yapmaya, su kayağı, yelken, rüzgar sörfü yapmaya başladım. Ve bunlar hep yaşantının içerisinde denizin bizimle bütünleşmesiydi diye konuştu.
Denizin altında ayaklarımı buluyorum
Denizin, hayatında farklı bir anlamı olduğunu da dile getiren Koçak, Daha sonra 2009 yılında Değirmendere Sualtı Topluluğu?nda Murat Kulakaç hocamla tanıştım. Onunla tanışmamla birlikte benim de su altı dünyam başladı. İlk dalışı yaptığım zaman engelli olduğum için bir yerden bir yere gideceğim zaman engellere takılıyorsunuz. Fakat deniz öyle değil. Deniz her zaman bağışlayıcı, kabullenici. Bana sorduklarında ?Ufuk, denizde ne buluyorsun? diye, ben de ?Ben ayaklarımı buluyorum? diyordum çünkü su altı dünyası anne karnı huzuru diyorum. Hani anne karnında da o suyun içerisindeydik. O huzuru yakalıyorsunuz şeklinde konuştu.
Engelsiz bir dünya için çalışıyoruz
Su altı eğitimlerinin ardından engelliler için ?Engelsiz Deniz Projesi?ni yazmaya başladıklarını belirten Koçak, 2010 yılından beri engelsiz deniz projesini burada devam ettiriyoruz. Burası bir dalış noktası bir dalış okulu. Ve biz burada öyle bir konsept oluşturduk ki, buraya sadece dalıcılar gelirler. Yaşlıymış, çocukmuş yada her hangi bir şekilde engellenen olup olmaması bizi ilgilendirmiyor. Burası dalış okulu ve tüm arkadaşlar buraya gelip dalışlarını yapabiliyorlar. Yaklaşık 8 yıldan beri bölgemizde ve bazen şehir dışından da getirdiğimiz arkadaşlarımızla DESAT olarak 60?a yakın kişiyi su altı dünyasıyla tanıştırdık. Bunların 10 tanesine de uluslararası geçerliliği olan sertifikalar verdik. Yeni projeler için çalışıyoruz. Engelsiz bir dünya oluşturabilmek için bizler burada çalışıyoruz ifadelerini kullandı.
Engellerin altında sinerek ezilmedim
Engelli bir insan olarak yaşantının her yerinde bir takım zorluklarla karşılaştığını belirten Koçak sözlerine şöyle devam etti:
Benim ?Asla pes etme? gibi bir felsefem vardır. Elbette ki yaşam zorluklarla ve engellerle dolu. Engellerin arkasında kalıp sinerseniz, yada bir kenara çekilirseniz, sürekli şikayet ederseniz, evet bir takım şeylerin ülkemde rehabilite edilmesi gerekiyor, fakat sürekli şikayet ederek o engellerin arkasında kalmak gibi bir durum söz konusu değil. Benim böyle bir yaşam tarzım var. Evet çok fazla zorluklarla karşılaştım çünkü dalış malzemelerinin vücuda monte edilmesi bile vücut bütünlüğü tam olan bir insana göre ayarlanmış. Bele takılan bir ağırlık benim için biraz daha yukarı göğüs bölgesine takılması gerekti. İlk başta eğitimlerimde, hocalarım beni suyun altına indiriyorlardı. Bir topu su altında bir yerden bir yere fırlatır gibi beni oradan oraya atıyorlardı. Bakıyorlar yüzerliğim nasıl. Daha sonra bizim karadan denize transferimizde bir takım sıkıntılar yaşandı. Tabi ki engellerle ve zorluklarla karşılaşarak biraz da onlarla mücadele ederekten onların üstesinden gelerek başarabiliyoruz. Engellere takılıp kalmak, şikayet etmek ve sinmek gibi şeyler benim yaşam felsefemde yok. Diğer engellenen kardeşlerim için de olmaması gerektiğini düşünüyorum.
Denizin altı engellenenliğe açılan özgürlük penceresi
Koçak, Yüzme, dalış, rüzgar sörfü eğitimleri ve seminerlerin hepsini burada engellilere ücretsiz olarak veriyoruz. Karadayken şehirler ve caddeler bizler için çok dar alanlar. Bir kafesin içinde gibiyiz biz. Birazcık olarak o kafese, o hapis psikolojisine küçük bir pencere açabilmek bizim için önemli olan şey. Tabi küçük ama ufku çok geniş olan bir pencere bu. Biz o pencereden dışarıya arkadaşlarımızın maviye bakmalarını istiyoruz. Bizim dalış eğitimlerimizden çıkardığımız arkadaşlarımızın hepsi biraz da sudan daha kabadayı çıkıyorlar. Engellenen kardeşlerimizin istihdamla ilgili ileriye dönük projelerimiz var. Umarım bununla ilgili alt yapıları oluşturabiliriz. Gitmiş olduğumuz dalış okullarında birer tane engelli dalış eğitmeninin olduğunu görmek de bizleri mutlu edecektir dedi.
Gürcan Yılmaz