Tarih: 30.11.2016 21:46

Etkisizleşen antibiyotikler yerine ...

Facebook Twitter Linked-in

Doç. Dr. Oğuz Özyaral ?Çok önemli iki hareket oldu dünyada. Bunlardan biri antibiyotiklerin bulunup kullanılmasıdır. Bunlar yarı sentetik, sentetik derken önümüze çok ciddi bir potansiyel olarak geldi. Hastalıkları hızla iyileştiriyor olması her yerde her zaman gerekli gereksiz kullanımını da arttırdı. Bunların doğal olanları da vardı ama biz kolay olanı yani laboratuvarlarda sentezlenen kimyasal yapıları tercih ettik. Mikroorganizmaların savunma mekanizmalarını nasıl yıkarız diye hareket eden antibiyotiklerle hastalıkları yenmeye çalıştık. Ardından ikinci önemli hareket geldi, şunu unuttuk. Her mikroorganizmanın farklı bir savaş ve savunma teknikleri, mekanizmaları var. Bir antibiyotik vücuda girip karşılaştığı düşmanı yani hastalık yapan mikroorganizmayı öldüremediğinde düşmanı tarafından deşifre ediliyor. Kısa bir süre sonra, kullanılan antibiyotik hastalık yapan mikroplar tarafından tanınıyor, ayrıca virutik hastalıklara zaten bu antibiyotiklerin hiçbir etkisi de yok, böylece mikropların savunma mekanizması güçleniyor, akıllanıyorlar ve sonuç antibiyotikler etkisiz hale getiriliyor. Yani antibiyotik işe yaramıyor. Bir antibiyotiğin piyasaya çıkması ortalama 10 sene kadar bir süre alıyor. Ancak biz o kadar çok antibiyotik kullanıyoruz ki, 10 sene daha bitmeden ilacın etkinliğini bitirmiş oluyoruz. Bunun temel sebebi ilacı gerçekten kullanılması gereken yerde değil, aklımıza gelen tüm hastalıklarda, kulaktan dolma tavsiyelerle kullanmış olmamız? dedi.

?Başım ağrıyor diyen antibiyotik kullanıyor, oysa antibiyotiğin de zararları var?
?Gribal enfeksiyonlarda antibiyotik işe yaramaz. Ancak sonrasında gelişen bir enfeksiyon varsa antibiyotik sadece hekim denetimin, gözetiminde kullanılır. Buna da ancak doktor karar verir. Öyle yanlış kullanım şekilleri ile karşılaşıyoruz ki! Başı ağrıyan antibiyotik kullanıyor mesela. Şaşırıp kalıyoruz. Oysa ki antibiyotik gerçek kullanım yeri dışında kullanıldığında vücudu yorar. Tüm ilaçlar zehirdir. Eczacılık zehri yönetme, hekimlik ise kullanım sanatıdır. Ancak vatandaş bu takdiri doktora bırakmıyor. Kendi kendine teşhis koyuyor, tedavi için de mutlaka antibiyotik alıyor. Aldığı her antibiyotik ile böbreklerine, karaciğerine, bağırsaklarında yaşayan vücudu için gerekli, faydalı mikroorganizma topluluklarına, sindirim sistemine , kan sistemine, organlarına farkına varmadan zarar veriyor.? şeklinde konuşan Doç. Dr. Oğuz Özyaral özellikle sağlık konusunda boş konuşma alışkanlığından kurtulmamız gerektiğini ifade etti.

?İnternetten hastalığına teşhis koyup ilaç yazdırmak olmaz?
Doç. Dr. Oğuz Özyaral antibiyotiklerin etkinliğinin korunmasında doktor ve eczacıya da sorumluluk düştüğünü belitti. ?Hasta istedi antibiyotik yazdım, verdim diye bir şey olamaz. Hasta şikayetlerini anlatacak, doktor ne uygun görürse onu verecek ve tedavi protokolü oluşturulacak. Burada bilen kişi doktordur. İnternetten araştırıp yalan yanlış bilgilerle hastalığına teşhis koyup forumlardaki tavsiyelere göre ilaç isteyen hastalar, hem kendilerine hem de sağlık sistemine zarar veriyor. Biz ne yazık ki akılcı ilaç planlaması yapamıyoruz?

?En önemlisi hasta olmamak?
?Doğru beslenmek, aşılama takvimine uymak, kontrollerimizi düzenli yaptırmak, çevreyi temiz tutmak hastalıklara yakalanma riskimizi azaltır. En doğrusu koruyucu hekimliktir. Yani hasta olmamak ve ilaca daha az ihtiyaç duymak. Doğala dönmek zorundayız. Antibiyotiklere ihtiyaç duymamak için bağışıklık sistemimizi güçlü tutmalıyız. Doğal antibiyotikler dediğimiz vücudumuz tarafından yabancı madde olarak kabul edilmeyen gıdalarımız var. Onları doğru pişirme ve tüketme biçimleriyle soframıza getirmeliyiz.? Şeklinde konuşan Doç.Dr. Oğuz Özyaral ?Hasta olmak istemiyorsanız doğal antibiyotikleri sofranızdan eksik etmeyin? dedi.

?İşte 10 doğal antibiyotik ?
Doç.Dr. Oğuz Özyaral bol bol kullanmamızı tavsiye ettiği doğal antibiyotikleri şu şekilde sıraladı: ?Sarımsak: Mümkün olduğunca çiğ tüketin. Yemeğe katarken güzelce yıkayıp kabuğuyla kullanın. Soğan: Kuru ve tazesini çiğ olarak tüketelim. Kavurmayın. Ispanak: Mümkünse çiğden ya da buharda haşlayıp kullanın. Rengi değişene kadar pişirdiğinizde bir değeri kalmaz. İçinde folik asit vardır. Folik asit enfeksiyonlarla savaşta oldukça güçlüdür. Turp: İçinde C vitamini ve iyot bulunur. Doğal antibiyotiktir. Turp gibi olmak sözüne ilham vermesi boşuna değildir. Brokoli: Güçlü bir antioksidan olan C vitamini içeriyor. Bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor. Zencefil: Bağışıklık sistemini güçlendirir. Bal, tarçın ve zencefil karışımı herkese tavsiye edilebilir. Kırmızı biber / Kımızı acı biber: Acı biber içindeki capsaicin maddesi aynı zamanda ona acı tadı verendir. Bu madde bağışıklık sistemimizi güçlendirir, hastalıklara karşı direncimizi arttırır. Kırmızıbiber iyi bir C vitamini kaynağıdır. Kivi: Portakaldan daha fazla C vitaminine sahip olan kivi, antioksidan özellikle sebebiyle özellikle kış mevsiminde her gün tüketilmesi gereken meyvelerdendir. Pırasa: Güçlü bir antioksidan olan ?polifenol? içerir. Serbest radikaller ve onların oluşturacağı hastalıklara karşı vücudu korur. Nar: Kırmızı ? mor renkli tüm meyveler bağışıklığı güçlendirir ancak nar bu özelliğinin yanı sıra Potasyum ve demir içerir. Bu da hastalıklarla savaşımızda bize yardım eder?
 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —