Başbakan Başdanışmanı Murtaza Yetiş, Türkiye`nin zorunlu göçle ilgili açık kapı politikası ve geri göndermeme anlayışını, Suriye krizinin ilk gününden bu yana devam ettirdiğini bildirdi.
Önder İmam Hatipliler Derneğinden yapılan açıklamaya göre, Medipol Üniversitesi iş birliğiyle Türkiye`de Yaşayan Suriyeli Çocukların Eğitim Sorunu ve Çözüm Önerileri başlıklı çalıştay düzenlendi.
Türkiye`de yaşayan Suriyeli çocukların eğitim meselelerinin ele alındığı çalıştaya, Başbakan Başdanışmanı Yetiş, Önder Genel Başkanı Halit Bekiroğlu, Medipol Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Berat Özipek ile bazı sivil toplum kurumlarının yetkilileri katıldı.
Çalıştayın açılışında konuşan Yetiş, meselenin en büyük yükünü Suriye`den sonra çekecek olan ülkenin Türkiye olduğunu ve konunun öncelikli meseleler arasında yer aldığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
Türkiye zorunlu göçle ilgili, açık kapı politikası ve geri göndermeme anlayışını, Suriye krizinin ilk gününden bu yana devam ettiriyor. Uluslararası sözleşmeler ve bizim inancımızdan, değerlerimizden kaynaklanan bakışla birlikte, biz bu iki ana konuda savaştan kaçan insanlara kapılarımızı kapatmayacağız ve onları geri göndermeyeceğiz dedik ve bunu uyguladık. Bu meseleye ilk etapta yardım noktasında bakan kurumlar ön planda. Ahmet Davutoğlu`nun Başbakanlığı döneminde orta ve uzun vadeli politikaların geliştirilmesi amacıyla Başbakanlık Koordinasyonu kuruldu ve bu kapsamda Türkiye`deki geçici koruma statüsündeki Suriyelilere yönelik 2016-2018 dönemini kapsayan 1. aşama ihtiyaç analizi çalışması yapıldı. Bununla bütün kamu kurumlarının, birçok sivil toplum kuruluşunun, akademinin de içinde bulunduğu, her bakanlığın kendi kapsamı içinde ihtiyaçlarını belirlediği, planlamasını yaptığı, resmileştirdiği bir çalışma oluşturuldu.
Kendimizi bu çocukların velisi olarak görmeliyiz
Önder Genel Başkanı Bekiroğlu da bu güne kadar yapılmış çalışmalardan hareketle yeniden bir atmosfer oluşturarak çözüme katkıda bulunma çabasında olduklarını ifade etti.
Bekiroğlu, böyle bir projenin paydaşlığında bulunmalarının insani ve ahlaki bir sorumluluk olduğunu vurgulayarak, Suriyeli çocukların kültürel kodlarının imam hatip müfredatına daha uygun olduğunu belirtti.
Bu durumun aynı zamanda manevi boyutlarının olduğuna işaret eden Bekiroğlu, şöyle devam etti:
Suriyeli alileler bizim misafirimiz, bizim çocuklarımız. Kendimizi bu çocukların velisi olarak görmeliyiz ki bu çocuklar bu ülkenin, bu toplumun bir parçası olabilsinler. Aksi durumda ötekileştirilmiş, dışlanmış bir nesil ortaya çıkacak. Bu da bizi hem maddi açıdan hem de manevi açıdan rahatsız edecek. Suriyeli çocuklarımız için eğer kamu kurumları ve sivil toplum kurumları gerekli olan çalışmaları yapmazlarsa bu ilerde telafisi çok zor sorunlara yol açacaktır. Önder olarak da üzerimize düşen vazifeleri yapacağız.
Prof. Dr. Özipek ise kamusal alanda ölçeğin çok büyük olduğunu ifade ederek, Türkiye`de de dünyada da var olan sorunun bir şekilde çözülmesi gerektiğini aktardı.
Suriyeli çocuklar için kendilerini sorumlu hissettiklerini belirten Özipek, Bu çocukların gözlerine bakabilmek istiyoruz. Hayat bizi bir şekilde onlarla buluşturdu ve bundan sonra onlara nasıl güzel bir gelecek sunabiliriz kaygısını taşımamız gerekli. Üniversite olarak bu soruna temas etmenin ahlaki sorumluluk olduğunu düşünüyoruz. Bilinen eğitim düzeneğinin dışında da alternatif eğitim düzeneklerinin de oluşabileceğine dair kafa yoruyoruz. değerlendirmesinde bulundu.