Dünyada ölümle ya da sakatlıkla sonuçlanan en önemli hastalıklardan biri olan inmeden her yıl 17 milyon kişi etkilenirken, bu hastalıktan ölenlerin sayısı ise 6 milyonu buluyor.
Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Şebnem Bıçakçı ve Yrd. Doç. Dr. Turgay Demir, 29 Ekim Dünya İnme Günü dolayısıyla açıklama yaparak, hastalıkla ilgili bilgiler verdiler.
Her yıl 6 milyon insan inme nedeniyle hayatını kaybediyorProf Dr. Bıçakçı, inme ya da organ düzeyinde değerlendirildiğinde beyin krizinin, dünyada en önemli ölümle ya da ciddi sakatlıkla sonuçlanan hastalıklardan biri olduğunu vurguladı. Her yıl dünyada gelişmiş ülkelerde 125-175 / 100 bin arasında yeni inme vakası bildirildiğini, 17 milyon kişinin inme geçirdiğini, 6 milyon kişinin de inme nedeniyle hayatını kaybettiğini bildirdi.
Bıçakçı, Türkiye`de de benzer oranların yaşandığını, inmenin özellikle yaşlı nüfusta sık görüldüğünü, 55 yaş ve üzerinde yeni inme görülme oranının ortalama 5/1.000 olduğunu kaydetti.
İnme hastalığının yaş ile artış göstermekle birlikte gençlerde de azımsanmayacak oranlarda yaşandığının altını çizen Bıçakçı, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşlı nüfusun yıllar içerisinde artışı dikkate alındığında, hastaların yüzde 15?inin ölmekte, yüzde 30?unun hafif, yüzde 15`inin orta derecede ya da ağır nörolojik bulgularla yüzde 25?inin ise tam düzelme ile hayatını sürdürdüğünü ifade etti. Bıçakçı, hastalığın pek çok hastada tedavi fırsatına ulaşamadan ölümle sonuçlanabildiğini, ancak sevindirici olanın risk faktörlerinin kontrol altına alınması, tedavi seçeneklerinin artması ve toplumsal bilinçlenme ile inmede ölüm oranlarının azalmış olması olduğunu belirtti.
Risk faktörlerine dikkatYrd. Doç. Dr. Demir ise inme hastalığının genel olarak iki ana gruba ayrıldığını, beyinde kanlanmanın bozulması ile ortaya çıkan ve halk arasında damar tıkanıklığı olarak tanınan ?iskemik inme? ve beyin kanaması olarak tanınan ?hemorajik inme?nin bu iki grubu oluşturduğunu dile getirdi. Demir, hastalığı oluşturan bir takım risk faktörlerinin olduğunu, bu risk faktörlerinin değiştirebilen ve değiştirilemeyen risk faktörleri olarak iki ana başlıkta ele alabileceğine işaret ederek, yaş, cins, ırk, ailede inme varlığı ve yaşanılan coğrafi bölgenin değiştirilemeyen risk faktörleri olduğunu kaydetti.
Hipertansiyon, diabetes mellitus, kalp damar ve kapak hastalıkları, ritm bozuklukları, kan yağ düzeyinin yüksek olması, sigara kullanımı, beyni besleyen ana damarlarda daralma, orak hücre anemisi, obezite, alkol kullanımı, beslenme alışkanlıkları, hormon tedavisi, uykuda solunum bozuklukları varlığı (uyku apne sendromu), kanın pıhtılaşmasına neden olan durumların ise değiştirebilme şansına sahip olunan risk faktörleri olarak bilinmesi gerektiğini anlatan Demir, hipertansiyon, kan şekeri kontrolü ya da sigaranın bırakılmasının, egzersizin hayata girmesinin inme riskini ciddi boyutta azalttığını belirtti.
İnme acil müdahale edilmesi gereken bir hastalıkTurgay Demir, şu bilgileri verdi: ?Hastalar komaya varacak düzeyde ciddi bilinç kaybı ya da çok silik bulgularla başvurabilir. Yine çok hafif başlayan bulgular birkaç saat içerisinde ilerleyebilir. Ani gelişen bilinç değişikliği, bellek kaybı, konuşma bozukluğu, çift görme, görme kaybı, yutma güçlüğü, vücudun bir yarısında ya da kısmında his kaybı ya da değişikliği, dengesizlik hastalarda başlıca yakınma ve bulgulardır. Fark edildiği an en kısa yoldan etkin sağlık desteği verebilecek bir merkeze başvurulmalıdır. İnme acil müdahale edilmesi gereken bir durumdur. En önemlisi tedaviye çabuk ulaşabilmektir.
`Zaman Beyindir` sloganı bunu en iyi şekilde vurgulamaktadır. Kaybedilen her dakika beyinde milyonlarca hücrenin geri dönüşsüz hasarı anlamına gelmektedir. Ülkemizde de yaklaşık 10 yıldır uygulanmakta olan, yararı kanıtlanmış en önemli erken dönem tedavi yöntemi damar içinden pıhtı eritici ilaç vermektir. İnme belirtilerinin başladığı andan itibaren uygun hastada, ilk 3 saatte bu tedavinin etkin olduğu, 3 saat ile 4,5 saat aralığında başvuran hastalarda faydalı olduğu bilinmektedir. İnmenin, olayın ilk 6 saatinde yetkin merkezlere başvuran, yine uygun hastalarda çeşitli damar içi (endovasküler) tedavi yöntemleriyle tedavi edilme şansı vardır. Kanayıcı beyin damar hastalıklarında ise erken dönemde kanamanın aktif olarak devam ettiği, kanama hacminin arttığı, tedaviye başlamak gerektiği bilinmektedir.?