Eğitimciler Birliği Sendikasının (Eğitim-Bir-Sen) 11.Türkiye Buluşmasının sonuç bildirgesinde, Açıkta bekleyen eğitim çalışanlarından masum olanların daha fazla mağdur edilmeden görevine iade edilmesi ve eğitim-öğretim hizmetlerinin aksamadan yürütülmesi için öğrencileri öğretmensiz bırakmayacak tedbirlerin alınması çağrısında bulunuldu.
Antalya`da 7 Ekim`de başlayan toplantının sonuç bildirgesi, Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın tarafından açıklandı.
Sonuç bildirgesinde, bütün terör örgütlerinin saldırıları şiddetle kınanarak, bir an önce bu vahşi ve canice saldırılardan vazgeçilmesi çağrısı yapıldı.
Türkiye`nin olağanüstü süreci geride bırakarak olağan gündemine dönmesi temennisi ifade edilerek, çalışma hayatındaki olağanüstü sürecin acilen son bulması, kamu görevlilerinin sorun ve taleplerinin çözüme kavuşması için gerekli çalışmaların ivedilikle yapılması beklentisi vurgulandı.
Bildirgede, Açıkta bekleyen eğitim çalışanlarından masum olanlar daha fazla mağdur edilmeden görevine iade edilmeli ve eğitim-öğretim hizmetlerinin aksamadan yürütülmesi için öğrencileri öğretmensiz bırakmayacak tedbirler alınmalıdır. ifadesi kullanıldı.
Az gelişmiş bölgelere teşvik
Ekonomik ve sosyal açıdan yeterince gelişememiş, istihdamda zorluk çekilen bölgelerde, öğretmenlerin görev yapma süresinin ortalama 1,5 yıl olmasının, bölgedeki eğitimin niteliğini olumsuz etkilediğine değinilen bildirgede, bu olumsuzluğu gidermenin yolunun cezbedici teşviklerden geçtiği savunuldu.
Eğitim çalışanlarına, zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları halinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesinin, hem bölgenin eğitim çalışanı açığının kapatılması, hem de bölgede uzun süre çalışmanın cazip hale getirilmesi açısından zaruri olduğu kaydedilen bildirgede, sözleşmeli öğretmenlik istihdamına ilişkin şu görüşlere yer verildi:
Standardı tartışmalı çoklu komisyonlarca yapılan böyle bir istihdamın öğretmen olanların sevincinin değil, olamayan çoğunluğun haykırışının daha çok ses getireceği, adaletin tesisinin zor olacağı bu uygulamaya karşı durmaya devam edeceğimizi tekrar ifade ediyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı, maşeri vicdanı yaralayan, hakkaniyet ölçütleri her halükarda tartışmaya açık olacak sözleşmeli öğretmenlik istihdamı uygulamasından da, bunun yolu olan mülakatla öğretmen alımından da bir an önce vazgeçmelidir.
Bildirgede, 19. Milli Eğitim Şurası`nda alınan kararlar hatırlatılarak, Alkollü içki ve kokteyl hazırlama dersinin kaldırılması, ilkokul 1, 2 ve 3. sınıflara da din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin konulması, ortaokulda hafızlık eğitimi alacak öğrenciler için ara verme süresinin 1 yıldan 2 yıla çıkarılması ve ara verilen sürelerde öğrencilere dışarıdan sınav hakkı verilmesi gibi kararların ivedilikle hayata geçirilmesi gerektiği kaydedildi.
4/C`li personele kadro talebi
Eğitim-öğretim ve bilim hizmet kolunda çalışan 4/C`li personelin kadroya alınması gerektiği ifade edilerek, kadro konusundaki nihai düzenlemenin yapılması istendi.
Tam gün eğitimine geçilmesiyle ilgili değerlendirmelere de yer verilen bildirgede, İlk ve ortaöğretim kurumlarında tam gün eğitime geçilmesi yerinde ve gerekli bir uygulama olmakla beraber, bu amaçla derslik ve öğretmen açığının kapatılması için zorunlu adımlar atılarak, öğretmen yetiştirme ve altyapı yatırım programlarının buna göre yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. ifadesi kullanıldı.
Yükseköğretim reformuna ilişkin, hükümet programına giren taahhütlerin yerine getirilmesi gerektiğini savunulan bildirgede, şu görüşler paylaşıldı:
Beklentimiz ve talebimiz, yükseköğretimin paydaşlarını dışlayan, tepeden inmeci bir tavırla bürokratik zihniyetin ürünü bir taslak üzerinden çalışma yapmak yerine katılımcı, demokratik, şeffaf bir süreçle, sözde değil özde bir reform gerçekleştirilmesidir. YÖK`ün sadece planlama, koordinasyon, denetim ve teftiş yapan bir kuruma dönüştürülmesi, üniversitelerin özgür düşünceye sahip fertler yetiştiren, bilimsel bilgi üretimi yapılan, akademik özgürlüğü, iş ve çalışma güvencesini esas alan kurumlar olabilmesi için katılımcı ve özgürlükçü bir yükseköğretim yönetimini önceleyen yeni bir kanun çıkarılmalıdır.
Bildirgede, kanun hükmünde kararname ile Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı (ÖYP) kapsamındaki araştırma görevlilerinin statülerinin 33/a`dan 50/d`ye dönüştürülmesinin uygun olmayacağı kaydedilerek, yükseköğretimin niteliğinin artırılması ekseninde ÖYP türü öğretim elemanlarının sayısını ve mesleki gelişimini artıracak programlara ihtiyaç duyulduğu belirtildi.